MARUZAT hakkında neler yazılıyor?
Şükran Soner, CUMHURİYET
Maruzatçıdan Seçmene
21 Şubat 2004- İşçinin Evreninden köşesi
Eminönü Platformu'nun önceki gün yapılan yemekli toplantısında, girişte sunulan ''seçmen dimağı açan Ahırkapı Şerbeti'' ni içenler, ''maruzatçı'' olmaktan kurtulup ne ölçüde bilinçli seçmen olacaklarını oyları ile ortaya koyacaklar. Şerbetin Eminönü baharatçılarının kokularını, nefis bir tatla buluşturan formülü herkesin merak konusu oldu. Özel çaba gösterdimse de sırrını vermediler.
Seçimlerden 41 gün önce Eminönü belediye başkan adayları ile Eminönü Platformu gönüllülerini bir araya getiren toplantı, yerel yönetim-seçimler-seçmen ilişkilerinin sorgulanması, yerel demokrasinin algılanmasında çok ince esprilerle sunulmuş çok ağır dersleri içeriyordu.
Eminönü sınırları içinde yerleşik turizmciler, ticaret yapanlar, esnaf ağırlıklı, yaşayanların gönüllü kuruluşu Eminönü Platformu, ''böyle gelmiş, böyle gider'' zincirlerini kırmak üzere yola çıkmış gözüküyor. Bu nedenle de, ''kamu-vatandaş'' ile ''yerel yönetim-hemşeri'' ilişkilerinde alışılagelmişin dışına çıkan etkinliklerle karşımızdalar.
Geçerli olan ilişkilerimizde, ''vatandaş, hemşehri, sivil..'' kavramları anlamlarını yitirmiş olarak bol bol kulanılmakta. Aslında hep yaptığımız şey, bilinçsiz seçmen olarak kendimize göre en iyisini seçip, sonrasında hizmet beklemek. Eminönü Platformu benzeri kuruluşların hep yaptıkları da sonradan seçilenleri ziyaret edip ''maruzat beyanı'' (dileğini, kendinden yukardakinin karar ve onayına sunma) ile sınırlı.
Eminönü Platformu adına açılış konuşmasını yapan Kasım Zoto işte bu nedenle, yaptıklarının son ''hemşerilik maruzatı'' olması dileklerinin altını çiziyor. Eminönü özelinde oy kullanacakların seçmen bilinci içinde hareket etmelerini, yerel yönetimde görev alacakların da önceden sorumluluklarının bilincinde aday olmalarını, katılımcı, demokratik yerel yönetim ilişkilerinde, Eminönü'nün hak ettiği yere taşınmasını beklediklerini söylüyor.
İşte bu nedenle Eminönü Platformu olarak seçilecek yeni yönetimden, 2009 yılına kadar olan beklentilerini, adaylara önceden anlatmayı seçmişler. Parti ayrımı gözetmeksizin, Eminönü'ne en iyi hizmeti vereceğine inandıkları kadroya oy verilmesini slogan yapmışlar. Yerel ve genel kamu yönetimlerinin daha önceki sayısız yanlış kararlarının ürünü, tarihi yarımadanın, dev Eminönü'nün sorunlarını, çözüm arayışları ile birlikte özetleyen bir de sunuşları var...
Turizm, ticaret.. hangi alanda olursa olsun en iyi yatırım ve çalışmaların, yaşanılan tarihi çevre ve kimliğin korunamaması halinde bir işe yaramadığını yaşayarak öğrenmişler. Eminönü, tarihi ve doğal güzellikleri ile korunamadıkça, kimliği, renkleri ile gündüz-gece yaşanan bir yer olmadıkça yapılan yatırımların, harcanan emeklerin havaya uçtuğunu ağır bedel ödeyerek anlamışlar.
Eminönü'nün kimliğine kavuşması için 2009 yılına kadar en az 30 bin kişiye yetecek kapasitede, tarihi dokuyu da koruyacak konut üretimi ile donanımını istiyorlar. Kültürel yaşam ve üniversiteler eski canlılığına kavuşmalı, ticaret alanları uygar alışveriş ortamlarına dönüşmeli, turizm katma değerinin lafta değil gerçekte Eminönü'nde kaldığı günlere varılmalı.
Eminönü Platformu adına belgesel nitelikteki sunuşu yapan Mehmet Tansuğ 'un vurgulamalarında, değişime direnmenin kimseye yararı olmayacağı, maruzatçı olmaktan kurtulup, değişimi birlikte karşılamak üzere gerçek hemşehrilik kimliğinin kazanıldığı bir seçim ve yıl olması çabalarının altı çiziliyor. Seçimlerden önce, seçimlerden sonra soluksuz sürdürülecek çalışmalarda öncelikli amaç, Eminönü'nün ekonomik, toplumsal ve tarihi kimliği ile yeniden saygınlığının kazandırılması.
Gündüz nufusu 2.5 milyon, gece nufusu 50 bin olan Eminönü, yanlış kararlar, yanlış yönetim, ilgisiz seçmen çıkmazında 1990'dan günümüze yüzde 40 göç veren, bir ticaret merkezi, en büyük üniversitenin ev sahibi, kültür merkezi kimliklerini yitirmiş, işportacı merkezi olmuş. İçinde yaşanmayan bir yer izlenimi veriyor. Turizm merkezi yapılmak istenirken de, yaşanmayan bir yerde, yaşama bağlı olmayan bir yerde ne turizm ne ticaret ne de kültür ayakta kalmış. Gelip geçici bir çiğneme alanı, bir atlama tahtası konumuna dönüşmüş.
İşte şimdi yeniden yaşama dönüştürmenin çabaları, 24 saat, 7 gün yaşayan, yaşatan, önce hemşehrisi sonra ziyaretçisi olan bir yer, yöneticinin amir değil, lider olduğu, aklın egemen kılındığı, çok taraflı katılımcı iyi yönetim modelinin geçerli kılındığı, UNESCO'nun tehdit listesinde olmayacak bir Eminönü için...
Türkiye'nin her yerinde, yaklaşan yerel seçimler öncesi örgütlenmeler, seçmen ve seçilenlerin daha sağlıklı ilişkileri için bir örnek oluşturması dileği ile Eminönü Platformu çalışmalarını bu köşeye taşıma gereğini duydum.
soner@cumhuriyet.com.tr
Oktay Ekinci, Cumhuriyet
EMİNÖNÜ’NÜN “MARUZATI”…
ÇED KÖŞESİ - 22 Şubat 2004
Eminönü… 2600 yılın İstanbul’u… Roma, Bizans ve Osmanlı’nın imparatorluk başkentindeki yönetim merkezi… Türkiye Cumhuriyeti’nin de 40 yıl öncesine kadar ticaret, külltür, bilim, sağlık ve eğitim merkeziydi…
Bugün, gündüz nüfusu 2,5 milyona yaklaşırken, 1990’daki 83 bin olan gece nüfusu bile 55 bine inen, adeta bir “ıssız geceler” kenti… Ülkenin belki de tek “göç veren” metropolitan ilçesi…
Çeyrek yüzyıl önceki en ünlü giyim mağazalarının yerini işportacılar doldurmuş; en leziz lokantalarından bazıları dursa bile, belediyelerin “aşevleri” ve “yemek çadırları” arasında kaybolmuş…
Tarihinden ve uygarlık köklerinden gelen “İstanbul kültürüne” saygısızlık öylesi bir düzeye ulaşmış ki; 300 yıllık “balık-ekmek” geleneği bile anlamsız bir “imar planı” tartışmasına kurban olmak üzere… İmar denince; “mamur etmek” yerine, “mahvetmenin” yaşandığı bir anlayışı içinde, yakında Eminönü’nün doyumsuz balık ekmeği de tarihe karışacak… Çünkü, “planda” yerleri belirtilmediği zaman, Koruma Kurulu da “kaldırın bunları” diyebilecek…
“EVRENSEL EMANET”
İşte böylesi bir süreçte, yaklaşık “20 bin” seçmenin oyları, hem 2600 yıllık bir “evrensel emaneti” , hem de 2,5 milyon kişinin gündüz yaşamını yönetecek olanları, 28.Mart.2004’de yeniden belirleyecek…
Zor bir durum ve dünyanın belki de en ağır kentsel ve toplumsal sorumluluğuyla yüklü bir seçim kararı…
Sadece 20 bin seçmen, sadece 15 milyonluk İstanbul’un ya da 70 milyonluk Türkiye’nin değil, 6 milyarlık dünyanın ortak mirasını kimlere emanet edecek?…
Geçen Ağustos (2003) ayında, bir gurup turizm ve tarih sevdalısının oluşturduğu “Tarihi Yarımada İçin Eminönü Platformu”, bu soruya “en doğru” yanıtın verilebilmesi için, 19 Şubat 2004 günü Ahırkapı’daki Citadel Hotel’in ev sahipliğinde bir etkinlik düzenledi.
Doğruyu bulmaya şimdiden yardımcı olması için de konuklara önce “Seçmen Dimağını Açan Ahırkapı Şerbeti” ikram edildi…
Platform sözcüsü ve Eminönü’ne Armada Oteli’ni kazandıran Kazım Zoto, dimakla birlikte “gözlerin de açılması” için şunları söyledi; “Yine hep çıkar gurupları adayların peşinde.. Bu kez de bizler, bu ilçenin tarihini ve kültürünü ana sermaye yapmış ve bunun yaşatılmasından ortaklaşa çıkarı olanlar birlik oluşturarak seçmenlere diyoruz ki; sadece korumaya söz verenlere oy verin…”
“HEMŞERİSİZ” KALMASIN
Bu dileğin bir anlamda en önemli “maruzat” olduğunu, yani, bir isteği konudaki yetkilinin “karar ve onayına sunmak” anlamına geldiğini “Eminönü hemşehrisi” olarak anlatan Mehmet Tansuğ da etkinliğin genel sunuşunda şunları ekledi; “Hemşehrisiz ziyaretçi de olmaz… Kalan 50 bin kişiyi de uzaklaştırıp, tüm Eminönü’nü sadece otel ve işyeri yapmaya niyetlenen girişimleri de kaygıyla izliyoruz…”
Eminönü, yerel seçimlerde “hem koruyacak, hem kurtaracak, hem de yaşatacak” bir anlayışa nasıl teslim edilmeli… Bunun için kolları sıvayan platforma tüm Eminönü sakinleri kulak asmalı ve çalışmalara katılmalı…
Hiç değilse bu seçimlerde artık “birileri”nin değil, mutlaka “Eminönü”nün kazanması için herkes elinden geleni yapmalı…
(alıntı)
...İstanbul'da turizmde gelişme beklentisine sektör sahip çıkıyor. Turizmcilerin kurduğu
Eminönü Platformu'nun geçtiğimiz gün düzenlenen toplantısına çağrılan tek İstanbul aday adayı Kadir Topbaş olmuştu. Bundan geriye gidersek Turizm ve Otelciler Birliği TÜROB da, Topbaş'ın konuşmacı olarak katıldığı bir öğlen yemeği vermişti. ... Yazının devamı: http://www.milliyet.com.tr/2004/02/21/yazar/yilmaz.html