27 Mayıs 2005

Bugünkü Hürriyet'ten:

Eminönü Belediyesi ile Eminönü Sivil Toplum Girişimi’nin hazırladığı, Murat Belge ve Can Belge’nin metinlerini yazdığı Tarihi Yarımada Yürüyüş Parkurları rehberi, İstanbullulara tarihi yarımada tarihini öğretmeyi ve kentte yaşayanları bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Her biri yaklaşık 2 saatlik yürüyüşleri kapsayan dört parkur var içinde.
Rehberde, Sultanahmet odaklı dört parkur var. Dört parkurdan üçü Sultanahmet Meydanı’ndaki Milion Taşı’nı başlangıç noktası alıyor. Bugün orijinal halinden küçük bir parçası ayakta kalan Milion Taşı, Bizans döneminde dünyanın merkezi kabul ediliyordu.

MILION TAŞI - HİDAYET CAMİİ
En uzun mesafeyi Milion-Hidayet Camii parkurunda katediyor, iki buçuk ile üç buçuk saat arasında yürüyorsunuz. Ayasofya’dan başlayıp, Soğukçeşme Sokağı’ndan geçip, Sirkeci Garı’nda noktalanan bu parkur oldukça keyifli. Sonunda denizle buluşup, çay keyfi yapabilirsiniz. Sultanahmet Meydanı’nda Milion Taşı’ndan yürümeye başlıyor, Ayasofya’nın yanından ilerleyip, Topkapı Sarayı’na gelmeden, sağa, Soğukçeşme Sokağı’na dönüyorsunuz. Burada restore edilmiş tarihi evlerin arasında, Çelik Gülersoy’un İstanbul Kitaplığı’nı, Fahri Korütürk’ün doğduğu evi görmeniz tavsiye ediliyor. İlk sola döndüğünüzde Caferağa Medresesi’ne geliyorsunuz. Mimar Sinan’ın inşa ettiği yapı, el sanatları atölyesi olarak hizmet veriyor. Medresenin bahçesindeki kahvede bir şeyler içebilir, atölyelerde yapılan işleri satın alabilirsiniz. . Gülhane Parkı duvarına bitişik olan Alay Köşkü’ne yöneliyoruz. Parkın duvarından, tramvayın geçtiği caddeye doğru çıkıntı yapan bu köşkte, Evliya Çelebi’ye göre padişah, esnaf alaylarının geçişini seyredermiş. Babıali yokuşunun alt tarafında şehrin fazla bilinmeyen yapılarından Beşirağa Medresesi ve Camii var. Lale Devri sonrasında yapılmış, çok zarif birkaç binadan oluşuyor. Medrese, tekke ve kütüphaneyi gezebilirsiniz. Daha fazla yukarı çıkmayıp sahile, 1890’da Alman mimar Tachmund tarafından inşa edilen Sirkeci Garı’na gidiyoruz. Gar lokantası, manzarası ve yemekleri ile ünlü. Yemek için Adalar İskelesi’nin ilerisinde bulunan Sepetçiler Kasrı’nı da tercih edebilirsiniz. Turun son durağı olan Hidayet Camii, Kadıköy vapur iskelesinin tam karşısında. Yorulmadıysanız, Mısır Çarşısı’nda alışveriş yapabilir, Yeni Camii’nin yakınındaki Hamdi’nin ünlü kebaplarından yiyebilirsiniz.

DİVANYOLU PARKURU
Bugün Divanyolu dediğimiz cadde, Roma İmaparatoru Büyük Constantin’in kurduğu şehrin ana caddesiydi. Eminönü’nden Aksaray’a uzanan tramvay yolunun da bulunduğu caddede, şimdi Türk Edebiyat Vakfı olan Kalfa Sibyan Mektebi, 2. Beyazıt zamanında yapılan Firuzağa Camii ve Park Hamamı var. Pier Loti Otel’in köşesinden sağa sapıyoruz. Eminönü Belediye binası olan eski konservatuvara geliyoruz. Binanın içinde 5. yüzyıldan kalma bir sarnıç var. Girip, bu sarnıcı görebilirsiniz. Divanyolu Caddesi üzerindek Basın Müzesi, 16. yüzyılda Mimar Sinan’ın yaptığı Çemberlitaş Hamamı, karşı sırada Köprülü Külliyesi, Çemberlitaş Sütunu, Atik Ali Paşa Camii ve Koca Sinan Paşa Camii ile Külliyesi parkurdaki diğer duraklar. Külliye içindeki mezar taşları incelemeye değer. Bu parkurda, birbirine yakın zamanlarda yapılmış çok sayıda külliye görebilirsiniz. Medrese odalarında turistlere yönelik halılar satılıyor. Divanyolu parkurunun sonu, Beyazıt Sahaflar Çarşısı’na çıkıyor.

SULTANAHMET MEYDANI
Bu parkur, kentin turistik açıdan en ünlü bölgelerini kapsıyor ve fazlaca bir sürprizi yok. Binlerce yıl öncesinde, şehrin merkezi olarak kullanılan Hipodrom meydanından yola çıkıyorsunuz. Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Burmalı Sütun ve Alman Çeşmesi’yle ilgili bilinmeyenleri öğreniyor, Türk İslam Eserleri Müzesi ve İbrahim Paşa Sarayı’nı geziyorsunuz.

KAPALIÇARŞI-ÇEMBERLİTAŞ
İşte hanlar, hamamlar, tarihi kapılarla dolu güzergahımız. Alışveriş meraklıları için de birebir. Pazar günü Kapalıçarşı’nın kapalı olduğunu unutmayın. Parkura başlar başlamaz uğrayabileceğiniz, iki gizli lezzet adresi vereceğiz size. Molla Fenari Sokak’taki Aslan Lokantası’nda geleneksel Türk yemeklerini tadabilir, soldan devam ettiğinizde karşınıza çıkan 58 numaradaki isimsiz restoranda enfes yemekler yiyebiliriniz. İsmi belli olmayan Rum bir mimarın yaptığı Nur-u Osmaniye Camii, 1700’lerde inşa edilen Sofcu Han, Yağcı Han, Şeref Han, Çuhacı Han’ı gezebilir, sonra da kendinizi Kapalıçarşı’ya bırakabilirsiniz. İçinde 4 bin 399 dükkan, 2 bin 195 oda, bir cami, 10 mescid, bir hamam, 19 çeşme, 8 kuyu, 24 han ve bir türbe bulunan 47 bin metrekarelik Kapalıçarşı’yı gezmek bütün gün sürebilir aslında. Cevahir Bedesteni’ndeki Bizans Kartalı kabartmasına dikkat edin. Kapalıçarşı’nın en eski iki yapısı Sandal ve Cevahir bedestenlerinin farkına varacaksınız bu gezide.

NE YENİR?
Kapalıçarşı’daki Aslan ve Subaşı lokantalarında, Mısır Çarşısı’ndaki Pandeli ile Sirkeci Konyalı’da tencere yemekleri, Hamdi’de kebap yiyebilirsiniz. Sultanahmet Meydanı’na çıkmışken meşhur köftelerinden yememek olmaz. Sirkeci’deki Hacı Bekir şekercisi, Hocapaşa’daki Kasap Osman, Filibe Köftecisi, Ahırkapı’da Balıkçı Sabahattin, Laleli’de Koska Helvacısı ve Vefa Bozacısı diğer adresler.

NASIL GİDİLİR?
Yürüyüş parkurlarına en kolay tramvayla ulaşabilirsiniz. Zeytinburnu Metro durağından kalkan tramvay Laleli, Beyazıt, Çemberlitaş, Sultanahmet, Gülhane ve Sirkeci’yi dolaşıyor. Bölgeye, Cankurtaran’dan geçen Halkalı-Sirkeci treni, Sarıyer, Kadıköy ve Üsküdar’dan kalkan deniz otobüsleri, şehir hatları vapuru, şehrin her tarafından İETT otobüsleriyle kolayca ulaşılabilir.

(Öznur KAYMAK'ın haberi)

20 Mayıs 2005

İstanbul’da alışveriş bir álem

Bugün açılan bir fotoğraf sergisinin başlığı bu: İstanbul’da Alışveriş Bir Álem. İstanbul Ticaret Üniversitesi Fotoğraf Kulübü üyelerinin, bir buçuk yıllık çalışmasının ürünü. Kendilerine alışverişi konu edinmelerinin sebebi de ortada. Onlar Ticaret Üniversitesi’nde okuyor.

Aylarca İstanbul’da alışveriş yapılan her yeri gezmişler. Semt pazarları, Yenicami önündeki işportacılar, balık hali, nesli tükenmekte olan camekanlı esansçılar, şık alışveriş merkezleri, ikinci el oto pazarları, hayvan pazarları... Her yere girilip çıkılmış, binlerce kare fotoğraf çekilmiş. Ama Menkul Kıymetler Borsası ile limanları fotoğraflamak mümkün olmamış, izin alamamışlar.

Sonunda elde edilen binlerce kareyi önlerine koyup, aralarından bir hikayesi olduğuna inandıkları 50 tanesini seçmişler. Şimdi, dokuz fotoğrafçıya ait bu 50 kare, üniversitenin Eminönü binasının giriş fuayesinde sergileniyor. Hani şu eski Ticaret Odası binası var ya, orası işte. Bu akşamki açılış töreninden sonra 25 Mayıs’a kadar gezilebilir. Sonra fotoğraflar üniversitenin Üsküdar Fıstıkağacı’ndaki binasına taşınacak. Orada da 10 Haziran’a kadar görmek mümkün.

İnsan tüm fotoğrafları yanyana görünce gerçekten de ‘İstanbul’da alışveriş bir álem’ diyor. Melih Ekinci’nin Tahtakale’de portakal suyu satan seyyar satıcı fotoğrafına dikkat.

KAYNAK: HÜRRİYET
http://www.hurriyetim.com.tr/yazarlar/yazar/0,,authorid~103@sid~433@nvid~579263,00.asp

04 Mayıs 2005

“AHIRKAPI’DA HIDRELLEZ 2005” HAKKINDA...

HIDRELLEZ NEDİR ?: “Doğa”nın her baharda “canlanışı”, dünyanın her yerinde yaşayan insan toplulukları tarafından, kendi kültürlerine uygun biçimlerde kutlanır. İnsanlar, kışın getirdiği karamsarlıktan kurtuldukları için sevinirken, her bahar yeniden canlanan doğaya umut bağlar, düşlerinin, dileklerinin gerçekleşmesi için -genellikle Nisan - Mayıs aylarında ve belli tarihlerde- istekte bulunmanın “tam sırası” olduğunu düşünürler. Çoğu dini bayramların da kökeninde yer alan bu inanış, Türk kültüründe en yaygın biçimini “Hıdrellez şenlikleri”nde bulmuştur. Hıdrellez’de su kenarlarında bahar yemekleri yemek, en çok istenen şeyleri yazmak ya da resimlerini yapmak ve bunları genellikle bir gül fidanının dibine koymak, ateşlerin üzerinden atlayıp olumsuzluklardan arınmak, doğa ile kurulan ilişkinin ve iletişimin simgelerindendir. Hıdrellez kısaca insan ve doğa arasındaki iletişimi, baharı ve umudu simgeleyen bir kültürel gelenektir.

“HIDRELLEZ” SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI NEDİR ?: Hıdrellez; Hızır ile İlyas sözcüklerinin birleşmesinden türemiştir. Türk kültüründe sıkıntıda bulunanların yardımına koşmalarıyla tanınan Hızır ve İlyas peygamberlerin 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece “buluştukları”, “dilekleri gerçekleştirdikleri”ne inanılır. Bu inanış, zaman içinde çeşitli kutlama biçimleriyle “Hıdrellez” denen şenliklere dönüşmüştür.

“AHIRKAPI’DA HIDRELLEZ” NEDİR ?: Büyük kentlerde yaşayan insanlar, kentin eski özelliklerini yitirmesinden dolayı bir çok kültürel geleneğe uyamaz olmuşlardır. Hıdrellez de bunlardan biridir. “Ahırkapı’da Hıdrellez”, İstanbullu’ların her baharda tek başlarına yapamayacağı bir şenliği, tarihi yarımadanın tam da ortasında, denize yakın Ahırkapı Sokak’ta topluca yapmalarına olanak tanıyan, kültürel geleneklerin de unutulmamasını sağlayan bir sivil etkinliktir. Bu etkinlikte Hıdrellez geleneğinin tüm temaları yer alır. “Bahar yiyecekleri” sokaktaki tezgahlarda bulunur. “Eğlence” semtin kendine has ve günümüzde artık o kadar da bulunamayan “en eski İstanbullu”ları olan gruplar tarafından “müzik” ve “oyun”larla sağlanır. “Dilekler”, kağıtlara yazılıp yine Türk kutlama kültüründe önemli yeri olan ve “dilek ağacı”nı simgeleyen “Nahıl”lara ve çevresindeki gül fidanlarına asılır. Son olarak Hıdrellez’in “olmazsa olmaz” ögelerinden olan “ateşten atlama” da gece yarısı yakılan ateşlerle gerçekleştirilir.

TARİHÇESİ ?: Ahırkapı Sokak’ta ilk Hıdrellez 1997 yılında Armada Bahçe’de yapılmış, daha sonraki yıllarda semtte bulunan diğer oteller ve kuruluşların katılımıyla genişlemiştir. Genişleme hem sunulanların nicelik ve niteliğinin, hem de ziyaretçilerin sayısının -on bin kişiyi geçerek- artması biçiminde sürmektedir.

YERİ ?: -Şimdilik- Ahırkapı Sokak ve civar sokaklar...

NEDEN YAPILIYOR?: Amaç insanların hurafelere inanmasını, olmayacak düşlere kapılmasını teşvik etmek ya da dinsel veya kültürel telkinde bulunmak asla değildir. Bu etkinlik kent yaşamında bir geleneğin canlı tutulması, kıştan bunalan insanların rahatlayıp eğlenmesi ve umutlarını tazelemesi için yapılmaktadır. Bir yan amaç da “tarihi yarımada”nın İstanbullu’lar tarafından tanınması ve sevilmesini sağlamaktır. İstanbul’da yaşayıp da hayatında bir kere olsun bu semte uğramamış olanlar, bir kere Hıdrellez’e gelince “neleri kaçırdıklarını” daha iyi anlamakta ve sonra tekrar gelmektedirler. Bu da tıpkı “Eminönü Yürüyüş Yolları” projesi -http://eminonuplatformu.org/yuruyusyollari - gibi, tarihi yarımadadaki kültür mirasının korunabilmesi için önemli bir husustur. Çünkü bir şeyin “değerini bilmek” önce “tanımak” ve “sevmek”, sonra sonra da “sevdiği için korumak”la mümkün olup, “aklın bilmediğine yürek üzülemez”!

KİMLER DÜZENLİYOR?: “Ahırkapı’da Hıdrellez” “Eminönü Sivil Girişimi” ve Eminönü Belediyesi tarafından düzenlenmektedir. Etkinlik, İstanbul Valiliği ve İstanbul İl Kültür Müdürlüğü tarafından önemli ölçüde desteklenmektedir. “Eminönü Sivil Girişimi” ise Eminönü Platformu’nun (http://eminonuplatformu.org) bir alt çalışma grubudur. Grubun sözcüleri içinde; Hamra Babüroğlu, Faruk Boyacı, Abdullah Demir, Müberra Eresin, Timuçin Tecmen, Kasım Zoto bulunmaktadır. “Hıdrellez 2005”in bir de Koordinatör’ü vardır: Yavuz Dilmen.

KİMLER KATILIYOR?: Başta Ahırkapı Sokak ve civar sokaklardaki olmak üzere Eminönü İlçesinde çalışan oteller, lokantalar, turizm ve kültür kuruluşları, ürettikleri ürün ve hizmetleri karşılıksız olarak sunmaktadırlar. Bunun dışında etkinliği düzenlemek için gereken –ışıklandırma, konserler için sahne kurulması, ses ve ışık düzenlemeleri, pankartlar, basılı malzeme, sanatçıların ücretleri, altyapı, v.b.-harcamalar Eminönü Sivil Girişimi tarafından karşılanmaktadır.

BU İŞTEN KİM NE KAZANIYOR?: Hıdrellez etkinliğinde sunulan yiyecek ve içecekler makul ücretlerle fiş karşılığı satılmaktadır. Bu biçimde biriken para etkinliğin altyapısı için harcanan paranın sadece bir kısmını karşılamaya yaramakta, bu etkinlikten hiçbir kuruluş bilinen anlamda “kâr” etmemektedir. Ancak yine de işi “bu zahmete girilmeye değer” kılacak bazı “kâr”lar sözkonusudur. Onları da şöyle sıralamak mümkündür:

* Ahırkapı semti ve Eminönü ilçesi; gerek kalabalık sayıdaki izleyici kitlesi,
gerekse basının büyük ilgisi sayesinde tüm Türkiye tarafından “duyulmakta”,
“bilinmekte”dir. Bu da yukarıda bahsedilen “ilçenin değerinin bilinmesi ve ona
sahip çıkılması” yolunda önemli adımlardandır. İzleyiciler içindeki yabancı
gezginler ve dış basın aracılığıyla etkinlik zaman zaman yurt dışında da konu
olmaktadır.

* Etkinliğe katılan kuruluşlar ve sanatçılar bir taraftan da kendilerini tanıtmaktadırlar. Bu da onların daha sonradan “talep görmelerine” yardımcı olmaktadır.

* Hıdrellez’e gelenler de hem eğlenmekte, hem de toplu etkinliğin bir parçası olarak bu demokratik “Şölen”den ve tarihi yarımadadan tad almaktadırlar.

“HIDRELLEZ 2005” HAKKINDA AYRINTILI BİLGİ NEREDE?: Bu yıl ilk kez Hıdrellez için -İngilizce ve Fransızca özetli- özel bir web sitesi yapılmıştır. Sitede daha önceki yıllara ait etkinliklerin görüntüleri, 2004’te yapılanın filmleri ve diğer bilgiler ayrıntılı olarak yer almıştır. İstanbul’da uzakta olanların dileklerini yollamaları ve isteyenlerin dostlarını etkinlikten anında haberdar edebilecekleri bir e-davetiye de çevrimiçi (“online”) olarak sitede mevcuttur. www.hidrellez.org adresindeki siteyi ziyaret edip, görüş ve önerilerde bulunmak da mümkündür.

02 Mayıs 2005

"TARİHİ YARIMADA ve DEPREM RİSKİ"

Sayın Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, "Tarihi yarimadada deprem riski konusu ile ilgili yapmış olduğum bir sunuyu ekte gönderiyorum" diyerek, sağ panelde Tarihi Yarımada Kaynakları" listesinin başına yerleştirdiğimiz bir sunum yollamış. Sayın Eyidoğan'a teşekkür ederken, bu çalışmaya yetkililerin "alıcı gözle" bakmasını diliyoruz...
"HIDRELLEZ 2005" KAPIDA!
5 Mayıs 2005 Perşembe akşamı, Ahırkapı'da buluşuyoruz!

Tüm ayrıntılar "Hıdrellez 2005" web sitesinde...