KAYNAK: 10/07/2005 - RADİKAL
Belediye, çökme tehlikesine karşı onarılan Küçük Ayasofya'ya yönelik eleştirilere katılmıyor.
Belediye, üç yılda restore ettiği Küçük Ayasofya Camii'ni bu yıl ibadete açıyor. Ancak uzmanlar çok öfkeli: 3 yılda inceleme bile yapılamaz. Bu bir tarih skandalı
SELİM EFE ERDEM İSTANBUL - Çökme tehlikesine karşı, belediyenin üç yıl önce restorasyonuna başladığı Küçük Ayasofya Camii, bu yıl ibadete açılıyor. 'Bu sürede, değil restorasyon inceleme bile yapılamaz' diyen bilim adamlarına göre, caminin bir an önce ibadete açılması için restorasyon aceleye getirildi, uluslararası kuruluşlardan sağlanan finans ve bilgi yardımı da, 'Kilise veya müzeye çevrilmesi istenir' korkusuyla reddedildi. Restorasyon sorumlusu mimar Mehmet Alper, 'Bilimsel kurallara uyulmuyor' diyerek istifa ederken, valilik inceleme başlattı.
Uluslararası kuruluş uyardı
Küçük Ayasofya Camii, Uluslararası Mimari Miras Strüktürü Analiz ve Restorasyon Komitesi'nin 2001'de hazırladığı raporda geçici önlemlerle ana kubbenin herhangi bir kısmi çöküşü önleyecek şekilde desteklenmesi, kubbe dış tarafına geçici gergi elemanları yerleştirilmesi ve içeriye kurulacak bir iskeleyle çatlakların yakından izlenmesini istemesiyle gündeme geldi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün restorasyonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) devretmesinin ardından 2001'de 3.5 trilyon liraya ihaleyi alan Abide İnşaat Şirketi, restorasyon için Mehmet Alper Mimarlık Ofisi'yle anlaştı.
Sorumlu istifa etti
Proje danışmanları Prof. Uğur Tanyeli ve Aykut Köksal'ın, restorasyona ilişkin eleştirileri ve İBB'nin iddialara tepki göstermesi tartışmayı büyüttü. 2002' de başlayan restorasyon projesini üstlenen mimar Mehmet Alper, projedeki zaman sınırlaması, zemin ve sondaj uygulamalarına tepki göstererek istifa etti.
Eleştiriler üzerine harekete geçen valilik, İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun inceleme sonuçlarını bekliyor. İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, camide tahribat olduğu belirlenirse sorumlular hakkında gerekenin yapılacağını söyledi. Kurul üyesi İhsan Sarı da, "Zemin güçlendirilmesi için 350 kazık çakılarak işin yarısı tamamlanmışken, işin durdurulması talebini hangi bilimsel temele dayandırabilirsiniz. Yanlış bir iş yaparak binaya zarar verilmişse, olayı mahkemeye sevk ederiz" dedi.
Tartışmanın tarafları, şunları anlattı:
Restoratör mimar Mehmet Alper: En az beş yıllık süre istedim, iki yıl verdiler. Camiye dönüştürüldükten sonra 16. yüzyılda toprakla doldurulan zemine indik, tamamen mermer olan orijinal döşemeleri ve süslemeleri bulduk. Yeni proje hazırlanana kadar çalışmanın durdurulmasını istedim. Kabul edilmeyince bilimsel ahlaka ters düştüğü için projeden ayrıldım.
YTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Berrin Alper: Herkesin, Küçük Ayasofya'nın arkeolojik bir alana, namaz kılınamayacak bir alana dönüşecek endişesi vardı. Burası 1500 yılından beri cami olarak kullanılıyor, tabii öyle kalacak. Ancak, bulduğumuz orijinal zeminin üstünü camla kapatıp, özgün Bizans dönemini de sergileyelim istedik. Uluslararası standartlar bunu gerektiriyordu. Avrupa'da bir binada, eski Yunan, Roma, Ortaçağ ve Rönesans dönemlerini bir arada görebiliyorsunuz. Küçük Ayasofya'nın, Ayasofya gibi müzeye dönüşmesi kolay değil, Anayasa değişikliği gerekiyor. Bunu tüm yetkililere anlattık, ama o korkuyu aşamadık.
YTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Görün Arun: Küçük Ayasofya'nın kurtarılması için 11 yıl çalmadığım kapı kalmadı. 2002'de, 'kurtarılması gereken yapılar' arasında yer alınca restorasyonu için Dünya Anıtlar Merkezi'nden 5 milyon dolarlık kaynak bulduk. Bu duyulunca, daha önce zemin etüdüne bile yanaşmayan belediye, restorasyona aday oldu. Vakıflar da belediyeyi seçti. 'Yabancı kaynak kullanırsak, burayı kiliseye çevirirler, müze olmasını isterler' şüphesini aşamadık. 5 milyon dolarlık yardım da kullanılamadı. Camide 11 yıllık incelemeyle 18 klasörlük veri topladık. Bu araştırmayı kullanmadıkları gibi kendileri de yapmadı, çünkü uzun yıllar gerekiyordu.
YTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Tanyeli: Bu yapının 1500 yıl nasıl ayakta kaldığı 150 yıldır çeşitli hipotezlerin konusuydu. Restorasyonda bu soruları yanıtlayacak tüm veriler yok edildi. Restorasyon İtalya'da yapılıyor olsaydı, şu anda hiçbir işleme başlanmamış, araştırmaların da dörtte birine bile gelinmemiş olurdu. Yapıyı pırıl pırıl yapıyorlar, böyle bir restorasyon olmaz.
İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Feridun Çılı: Çakılan kazıklar için 'camiyi gerçekten taşır mı' diye yapılan bir hesap yok. 15 asırlık çatlaklar açılmış. 1500 yıllık çatlağı onarmazsınız, çünkü o belki de yapıyı dengede tutarak yıkılmamasını sağlıyordur.
O çatlağı doldurursanız, oluşmuş dengesini bozar ve yapının hiç beklemediğiniz başka bir noktasında çatlağa neden olabilirsiniz. Çatlakların gelişimi yıllara göre izlenmeliydi. Binayla ilgili o kadar az bilgi var ki. Bu bir skandal.
Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci: Türkiye'deki mevcut teknikler bu restorasyon için yetersiz. İtalyanların gelişmiş kimsayal maddeyle örme teknikleri uygulanmalı. Demiryolunun yarattığı sarsıntı da düşünülmeli. Dünyadaki uzman firmaların da davet edildiği uluslararası bir ihaleye çıkılmalı. Restorasyon, uluslararası kuruluşlar ve üniversitelerimizin gözetiminde gerekleştirilmeli.
'Tarihle hesaplaşma bitsin'
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu: Kendinden sonraki mimari yapıya kaynak olmuş Küçük Ayasofya için uzman Bizans, jeofizik, inşaat mühendisi, mimar, sanat tarihçisi ve arkeologlar bir arada çalışmalıydı. Artık hiçbir cami kilise, hiçbir kilise de cami yapılmasın. Yapılar, tarihle hesaplaşmanın aracı olarak kullanılmasın.
Türkiye Anıt Çevre ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı Başkanı Sinan Genim: Projeye başlamadan her alanda uzman isimler bir araya gelmeliydi. Patrikhane, işin hoş olmadığını, mezarların tahrip edildiğini söyledi.
İBB Fen İşleri Daire Başkanı Yunus Balta: Küçük Ayasofya Camii'nin restorasyonunda bugüne kadar örneği görülmemiş bir bilimsel çalışma yaptık. Müze ve kilise tartışmalarını hiç duymadık. Restorasyon için öz kaynaklarımızı kullanıyoruz. Restorasyonu Anıtlar Kurulu'nun denetiminde yapıyoruz. Bir çiviyi bile onlardan izinsiz çakamayız. İğneyle kuyu kazar gibi çalışıyoruz. Restorasyon yıl sonuna kadar biter ve yeniden ibadete açarız.